Yaşar İliksiz

Gazeteci - Yazar - Eğitmen

Sivas asıllı,

Kasımpaşa doğumlu Sarıyerli gazeteci yazar ve eğitimcidir. 

İnternet gazeteciliğinin öncü isimleri arasında yer alır. 

Roman ve şiir kitaplarının yanı sıra senaryolara imza atmıştır.

Mason veya casus denildiğinde sizin aklınıza kim geliyor?

Yıl 2009’du. Ve bu fakir “Yargılananların kendilerini ezmesinden, aşağılamasından ve yok etmek istemesinden şikayetçi olanların, onlardan farkı olması gerekir diye düşünüyorum.” diye yazmıştı. Haksız çıksaydı hiç üzülmeyecek ve adalet adına çok sevinecekti. Ne yazık ki bu fakir hâlâ aynı fikirde: 

Bu bir Ergenekon davası yazısı değildir

Ergenekon davası bu yazının anlatmak istediği konu için sadece bir fondan ibarettir. Peşinen belirteyim.

Tamam, adı Ergenekon olsa da olmasa da, davası bu adla yürütülen, görünürde yasa dışı ama yasa koruyucuları tarafından yasalardan pamuklara sarılıp sarmalanarak kollanmış bir oluşum var. Bu oluşumun eli ve/veya beyni kanlı mensupları da mevcut. İnsandan önce Sistemi esas alan oluşumlar için bu ne ilktir ne de son olacaktır….

Hatta bu fakir onlardan bir tanesinin yıllar önce bir panelde “Merak etmeyin Kurtuluş Savaşı başladığında tüm vatanseverlere dağıtılacak silah ve cephane var” mealinde sözler sarf ettiğine şahittir. Hatta söz konusu kişi bunun yanı sıra o panelde isim vererek bazı ünlü şahısların hesaplarına dış kaynaklardan düzenli para yatırıldığını ve kendisinin bunu istihbarat mensuplarından öğrendiğini söylemişti. Ama bir gazeteci olarak kendisine “Ciddi ithamlarda bulundunuz, ben bu hesabına para yatanları haber olarak kullanabilir miyim?” dediğimde, “haber yapabilirsiniz ama bana sorulursa ben reddederim, sorumluluk sizindir” diyerek topu anında taca atmıştı!

O süreçte vatan, millet, laiklik aşkına bir televizyon kanalına para toplamak için yemekli geceler düzenlenmişti, satılan biletler yetmezmiş gibi o toplantılarda para toplandığını da duymuştum.

Tamam, onların bir kısmı, toplumu Türk kanından gelen ve Türk kanından gelmeyenler olarak ikiye ayıracak kadar gözü dönmüş faşistlerdir, bir kısmı da yer altında varlığına inandıkları üstün insan ırkının kendi soyundan olduğuna inanacak kadar meczuptur.

Tamam, bütün bunları bildikleri halde şu anda bunlar hiç yaşanmamış gibi emniyet güçlerine kızan, savcıları suçlayan ve davada yargılananlar arasında serbest bırakılması muhtemel “yaş”lar arasında “kuru”ların da kurtulabileceğini uman dilsiz şeytanların sayısı da az değil.

Ve diyelim ki Ergenekon Davası herkesi şaşırtacak bir netlikte, somut delillerle tartışılmayacak bir kararla (inşallah, benim duam da bu yöndedir) sonuçlanacak.

Peki, ne değişecek?

Kusura bakmasınlar ama şu dava sürecinde çok net olarak görüyorum ki 28 Şubat sürecinde küfredip, bugün dalga geçtikleri gazetecilerden hiçbir farkı kalmayan meslektaşlarım; bende, “bir yeryüzü cehennemi” korkusundan “başka bir yeryüzü cehennemi” korkusu yaşayacağımızı hissettirmekten başka bir his uyandırmıyorlar.

Bazı meslektaşlarımın, şu aşamaya kadar büyük oranda da haklı olarak “Burası Türkiye, dava oldubittiye getirilebilir, çete/çeteler hasır altı edilebilir” diye demokratik baskı unsuru olarak seslerini yüksek çıkartmalarına bir dereceye kadar saygı duyarım ama kendilerini hakim gibi görmelerine tahammül etmem mümkün değil.

Amaçları; davanın sonuçlanmasından, gerçeğin ana hatları ile ortaya çıkmasından (ki gördüğüm kadarıyla benim gibi bir iki keriz ya da saf insan dışında böyle bir karar çıkabileceğinden ümidi olan pek yok) çok, bulanık suda avlanmak ve içlerindeki kini belli makam ve şahıslara kusmak olanların çokluğu açıkçası mide bulandırıcı.

Yargılananların kendilerini ezmesinden, aşağılamasından ve yok etmek istemesinden şikayetçi olanların, onlardan farkı olması gerekir diye düşünüyorum.

Çünkü suçladıklarının o kadar güçlenmesinde kendilerinin de payı büyük. Kapılarına dayanılıp kendilerinden adaletsizlik istendiğinde ‘ölürüm daha iyi’ diyebilselerdi, rüşvet istendiğinde ‘bu iş öyle olacaksa hiç olmasın daha iyi’ tavrını sergileyebilselerdi, dükkanları basıldığında haraç vermemeyi göze alabilselerdi o karanlık güç aydınlığa galebe çalabilir miydi?

Ben, Kasımpaşa’da büyüdüm. Laga luga yapmak nedir iyi bilirim. Ve dayak yerken “Abi, elini ayağını öpeyim, vurma” diye yalvardığı mahalle dayısı polislerin arasında kelepçe ile götürülürken kasılarak, arkasından ona dayılanan çok balkon kabadayısı gördüm

Ya olduğu gibi görünsünler ya göründükleri gibi olsunlar. Çünkü onlar, Ergenekon yandaşları ile tartışırken ben hangisinin Ergenekoncu olmadığını algılamakta çok zorlanıyorum artık. Adeta davayı sulandırmak için yırtınanlara malzeme vermek için yırtınıyorlar.

Ve her nedense onların dalaşma ısrarını gördükçe işgal yıllarında öldüğü zaman cenaze namazı kılınmadan naaşı düşman askerlerince “bu cenaze bizimdir” diye alınıp götürülen ermeni aleyhtarı imamlarla ilgili “şehir efsaneleri” geliyor aklıma…

Peki, neden Mason ve casus denildiğinde sizin aklınıza hep karşı cepheden birileri geliyor?

(Efendim, hayır değilim. Eminim. Evet, o sözü eden de bendim ve sözümün arkasındayım!)

Yaşar İliksiz’in 05. Şubat .2009 tarihinde Haber7’de yayınlanan yazısıdır.

Her Hakkı Saklıdır.