Yaşar İliksiz

Gazeteci - Yazar - Eğitmen

Sivas asıllı,

Kasımpaşa doğumlu Sarıyerli gazeteci yazar ve eğitimcidir. 

İnternet gazeteciliğinin öncü isimleri arasında yer alır. 

Roman ve şiir kitaplarının yanı sıra senaryolara imza atmıştır.

Türkiye’nin Ay Politikası: Uzaya turist göndermekten öte ne yapılabilir?

Soğuk Savaş sonrası dönemde uzay artık sadece süper güçlerin alanı değil. 2000’li yıllardan itibaren, orta ya da yükselen güçler (Hindistan, Güney Kore, BAE gibi) ve özel sektörün (SpaceX, Blue Origin) yükselişiyle, artık erişilebilir bir hedef haline geldi. Türkiye de bu fırsat penceresinden içeri bakıyor.  Her büyük başarı hayal kurmakla başladığı için umutları diri tutmak gerekiyor. Ama hayallerin de ayaklarının yere basması için tutarlı ve istikrarlı plan ve projelerle desteklenmesi şart. Astronomi alanında büyük başarı ve keşiflere imza atmış Türk – İslam medeniyetin günümüzdeki içler acısı haline bakıldığında, Türkiye’nin Ay Üssü hayalleri en azından vizyoner bakış açısı olarak önemli. Ama hayallerin ayaklarının yere basması için çalışmalar ne kadar yeterli? Gelin bu konuya bilimsel ve ekonomik veriler ışığında cevap arayalım.

Türkiye’nin Uzay Vizyonu ve Resmî Hedefleri

Türkiye’nin modern uzay macerası 1980’li yıllarda askeri ihtilalin gölgesinde başladı. Amaç uzaya çıkmak değildi, uydu teknolojilerinde bağımlılığın azaltılması hedefleniyordu. Bu amaçla 1985 TÜBİTAK UZAY kuruldu. 1994 yılında ilk Türk haberleşme uydusu TÜRKSAT 1B fırlatıldı. 1997’de  TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Antalya’da açıldı. Modern optik teleskoplar, güneş gözlemleri, astrofizik araştırmaları için temel kurum haline geldi. 1999 yılında ilk yer gözlem uydusu BİLSAT projesi başlatıldı. 2012’de  Göktürk-2 ve 2016 yılında Göktürk-1 adlı yüksek çözünürlüklü keşif uyduları uzaya gönderildi. 2014  yılında TÜRKSAT 4A ve 16 Ekim 2015 tarihinde 4B  ile haberleşme altyapısı güçlendi.

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) 2018 yılında kuruldu. Şubat 2021’de açıkladığı 10 yıllık Uzay Programı (2021-2031) Milli Uzay Programı 10 ana hedef içeriyordu.

En dikkat çeken hedeflerden bazıları şunlardı:

  • Uzaya Türk vatandaşı gönderilmesi: 2023’te gerçekleşti. Alper Gezeravcı, turist olarak da olsa ISS’e gitti.

  • İnsansız bir araçla Ay’a ilk temas . (Gerçekleşmedi… 2023 tarihi hedeflenmişti, şimdilik ertelendi)
  • Yerli uydu geliştirme: Türksat 6A uydusu. 2024’te gerçekleşti Türk mühendislerin yerli kaynaklarla inşa ettiği haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A, 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece Türkiye saati ile 02.30’da SpaceX firmasının ABD’nin Florida Eyaletinde bulunan Cape Canaveral’daki fırlatma merkezinden, Falcon 9 roketi ile uzaya gönderildi.

  • 2028: Ay’a yumuşak iniş (araçlı, bilimsel görev içeren).

  • Uzay limanı kurulumu: Ortak ülkelerle (özellikle Azerbaycan, Endonezya ve bazı Afrika ülkeleri) yapılması planlanan fırlatma üsleri

Bu hedeflerin ayakları yere basan hayal olması için büyük ölçüde teknolojik ve ekonomik kapasite sınırlarının zorlanması gerekiyor.. Peki bu sınırlar zorlanırsa Bilimsel ve Teknolojik Altyapı Durumumuz nedir?

Şu anda Türkiye Uzay Teknolojisinde nelere sahip?

Roketsan ve TÜBİTAK SAGE gibi kurumlar fırlatma sistemleri ve itki teknolojileri üzerinde çalışıyor. Delta V isimli özel şirket hibrit yakıtlı roket motorları geliştiriyor. TÜBİTAK UZAY, yer gözlem ve haberleşme uyduları tasarlıyor. TÜRKSAT 6A ilk yerli haberleşme uydusu oldu. Gelişmiş modeller üzerinde çalışılıyor. Mikro yer uyduları ve GÖKTÜRK askeri uydu projeleriyle deneyim kazanıldı. Elektronik, sensör, yer sistemlerimiz yeterli ama roket mühendisliğimiz sınırlı.

Peki önemli eksiklerimiz neler?

  • Derin uzay iletişimi için gerekli altyapı sınırlı. Türkiye henüz DSN (Deep Space Network) gibi bir sisteme sahip değil.
  • Türkiye’nin henüz yörüngeye roketle erişimi yok. Ay’a araç yollayabilecek yüksek güçlü roket sistemleri henüz geliştirilmedi.  Türkiye’nin Ay’a araç gönderebilecek ağır fırlatma roketi yok. Şu anki en güçlü roket Delta-V firmasına ait. Ancak Delta V’nin ticari açıdan mazur görülebilse de söylemlerindeki çarpıklık, başarılarına kendi eliyle gölge düşürüyor.
  • Yerli Teknoloji: Ay görevi için gerekli derin uzay iletişiminavigasyon sistemleri ve kritik malzemeler (örneğin, radyasyona dayanıklı elektronik) henüz yok. Ay’a yönelik iniş motoru hâlâ test aşamasında.
  • Ay’a iniş için gereken otomasyon ve yönlendirme yazılımları, NASA ya da ESA ile kıyaslandığında çok erken safhada
  • Uzay malzeme bilimi, radyasyona dayanıklı bileşen üretimi, insanlı görev teknolojileri (yaşam destek sistemleri vb.) eksik
  • Uzay limanı (launchpad) altyapısına başlanamadı.
  • Yumuşak iniş ve yörünge transfer kabiliyeti yok.,

Türkiye’nin Ay Politikası: “Turist Göndermek”ten Ötesi İçin Ne Yapılıyor?

1. Mevcut Durum: Söylem mi, Strateji mi?

Alper Gezeravcı’nın Uçuşu:
Türkiye’nin ilk “astronot” unvanlı vatandaşı Alper Gezeravcı, Ax-3 misyonu kapsamında Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gitti. Ancak bu bir devlet projesinden ziyade özel şirket (Axiom Space) ile yapılan anlaşmaydı ve maliyeti 50+ milyon dolar oldu. Astronottan çok  “Turist” tanımına uyan bu misyon, bilimsel katkıdan çok sembolik kaldı. Hatta Gezeravcı’nın ISS’de yaptığı deneylerin çoğu, TÜBİTAK’ın önceden hazırladığı basit deneylerdi (örneğin, krizalitlerin mikrogravitede davranışı).

Şu anda test edilmiş en gelişmiş sistem SORS + HİS kombinasyonudur.  Tam bu noktada dost acı söyler ilkesi gereğince biraz nasihat etmem gerekiyor. Delta V, “Sonda roket sistemimiz SORS, 100 km irtifayı geçti ve 2. kademesinde ateşlenen Hibrit İtki Sistemi (HİS) “Uzayda ateşlenen ilk hibrit sistem” oldu diyerek milli hisleri kabartmak isterken “yalana sığınarak” kendi başarılarına maalesef gölge düşürüyor.  DeltaV’nin SORS (Sonda Roket Sistemi) için öne sürdüğü “uzayda ateşlenen ilk hibrit sistem” iddiası, belirli açılardan mazur görülebilse de bağlama göre yanıltıcı bir yorum  Konuyu teknik düzlemde ve uluslararası karşılaştırmalı olarak ele alırsak;  DeltaV Uzay Teknolojileri A.Ş., 2016’da TÜBİTAK desteğiyle kurulmuş, yerli hibrit roket teknolojileri geliştirmeyi hedefleyen bir savunma ve uzay teknolojileri firmasıdır. Hibrit itki sistemleri (HİS), katı yakıt + sıvı oksitleyici kombinasyonuna dayalıdır. SORS – Sonda Roket Sistemi Özellikleri şöyle sıralanıyor:

  1. İki kademeli roket: Alt kademe katı yakıtlı, üst kademe hibrit.
  2. Test uçuşu: 19 Nisan 2023’te Sinop Test Sahası’ndan başarıyla fırlatıldı.
  3. Erişilen irtifa: >100 km (Kármán hattı – uzay sınırı – aşıldı).
  4. İkinci kademe: Uzay ortamında ateşlendi (vakum şartları altında).

Bu ne anlama geliyor? 

SORS’un ikinci kademesi, atmosferin dışında (vakumda) ateşlenen ilk yerli hibrit motor. Bu, Türkiye açısından bir ilk ve teknolojik olarak önemli bir eşik. Takdire değer ama bu başarıyı gölgeleyen söylem şirketin hedeflerinin yakın gelecekte bile yerel olduğunun göstergesi:  Çünkü “Uzayda ateşlenen ilk hibrit sistem iddiası küresel anlamda doğru değil.

1960’lardan beri ABD, Sovyetler ve sonrasında özel sektör hibrit sistemleri test etti. SpaceShipOne (2004, Virgin Galactic’in öncülü): Hibrit motorla uzaya çıktı. Hybrid Sounding Rocket (NASA, 2000’ler): Uzayda hibrit sistemler denendi. JAXA (Japonya)Czech Republic’s HYBRID-SOUNDING roketleri de vakum altında hibrit motor testleri yaptı.

DeltaV’nin “uzayda ateşlenen ilk hibrit sistem” ifadesi, ancak Türkiye açısından veya çok spesifik bir mühendislik bağlamında (örneğin belirli irtifa ve motor konfigürasyonu) geçerlidir. Önemli başarıdır ama abartırsak alandaki rakiplerimiz “elinkini görmeyen kendininkini balta sapı sanır” deyimini hatırlatırlar.

DeltaV’nin eldek. imkanlarla takdire şayan çalışmaları sonucu geliştirilen roketleri şimdilik göğüsümüzü kabartmaya ve gelecek için umut vermeye yeterli.  DeltaV’nin şu ana kadarki en ileri projelerini iftiharla şöyle sıralayalım :

Roket Sistemi Tür Açıklama
SORS Sonda Roketi 100+ km irtifada ikinci kademe vakumda ateşlenen hibrit sistem; Türkiye için teknolojik eşik.
HİS (Hibrit İtki Sistemi) İtki motoru Uzay ortamında çalışabilen; katı yakıt + sıvı oksitleyici. DeltaV’nin en özgün geliştirmelerinden.
MİKROS Mikro Uydu Roketi Düşük irtifa, alçak yörüngeye mikro uydu taşıma hedefli; geliştirme aşamasında.
AY Görevi İtki Ünitesi Ay misyonu için planlanan özel hibrit sistem 2028 için TUA ile ortak hedeflenen yumuşak iniş görevinde kullanılacak. Henüz test edilmedi.

TÜBİTAK UZAY ve ASELSAN’ın Projeleri:

Uydu Teknolojileri: Türksat 6A gibi yeniv e daha gelişmiş iletişim uyduları üretiliyor, ancak derin uzay için yetersiz.

Yerli Roket: MILGEM Modeli Deniz Kuvvetleri’nde başarılı oldu. MİLGEM mantığıyla roket üretimi planlanıyor, ancak motor teknolojisi hâlâ ithal.

Velhasıl,  Türkiye şu an “Ay’a insan göndermek” gibi iddialı hedeflerden çok temel altyapıyı inşa etme aşamasında. Ancak bu başarılı adımlar ve retorikteki henüz ayağı yere basmayan iddialı söylemler, “Türkiye de bu yarışa nasıl dahil olabilir sorusunu gündeme getiriyor.

Politik söylem ve uçarı hayallerden uzak gerçekçi bir sorgulama yaparsak manzara şudur:

Uluslararası İlişkiler ve Jeopolitik Boyut

Türkiye’nin mevcut koşullar ve ekonomik şartlarda  Ay’a üs kurmak gibi bir hedefini yalnız başına yapılması mümkün değil. Uluslararası işbirlikleriyle “Ay koalisyonları”na dahil olunabilir

Peki şu ana dek bu konuda hangi temaslar gerçekleştirdi. Haydi şimdi ona bakalım.

SpaceX ile Gizli Görüşmeler oldu. 2023’te SpaceX’in Starship roketi için Türkiye’den potansiyel müşteri aradığı iddia edildi. Ancak fırlatma maliyeti (500 milyon dolar+), Türkiye’nin bütçesini aşıyordu.

Türkiye’nin potansiyel ortaklık girişimleri söz konusu olabilir.

  • Azerbaycan, Pakistan, Endonezya gibi ülkelerle uzay iş birliği anlaşmaları var; ancak bu ülkelerin kendileri de henüz ilk safhalarda.
  • ABD ile iş birliği sınırlı ve daha çok ISS üzerinden.
  • Çin, Ay projelerinde daha kapalı ve teknolojik paylaşım konusunda kısıtlayıcı.
  • ESA (Avrupa Uzay Ajansı) ile TUA arasında düşük düzeyli iş birlikleri var ama genişlememiş durumda.

Çin veya Rusya ile işbirliği daha kolay gerçekleşebilir  ancak bu  NASA ile Artemis Anlaşmaları çerçevesinde Batı ile ilişkileri zorlayabilir. Çin-Rusya-ABD Üçgeninde Türkiye’nin Stratejik Pozisyonu sıkıntılı. S-400’ler ve F-35 krizi nedeniyle NASA/ESA ile ortak projeler de kısıtlı.

Yani Türkiye, BRICS+ ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaşarak uzayda alternatif arayabilirse Batı ile teknolojisi erişiminde büyük kaos yaşabilir ki şu ana kadar kirli istihbarat oyunlarına hiç değinmedik bile…

Ay’da üs kurmak gibi hedefler için şu anda sadece NASA, ESA, Çin Uzay Ajansı (CNSA) ve belki Hindistan bu ölçekte programlar yürütüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Ay’da üs kurması ancak büyük bir konsorsiyumun parçası olarak (örneğin Gateway ya da Artemis programlarına bağlı görevlerde ya da Birleşik Arap Emirlikleri’nin Hope Probe misyonu gibi). mümkün olabilir.

Olayın Ekonomi ve Kaynak Noktasında bakarsak;  Bir Ay üssü için gereken yatırım:

  • Basit bir iniş görevi: 250 milyon – 1 milyar USD
  • İkmal sistemleri, yaşam destek ve enerji üretimi: milyarlarca dolar
  • Sürekli insanlı görevler: 10 milyar doların üzerinde

Türkiye’nin yıllık uzay bütçesi 2024 itibariyle yaklaşık 55 milyon dolar. NASA’nın yıllık bütçesi: 25 milyar dolar, Hindistan ISRO bütçesi 2 milyar dolar ve ESA’nın bütçesi 8 milyar dolar

Mantıklı düşünürsek Gerçekçi Takvim Senaryoları şöyledir.  

Kısa vadede  yani 2025–2030 arasında;  Ay’a yönelik insansız test fırlatmaları yapılabilir. Uzayda kalıcı görevler için deneysel teknolojiler geliştirilebilir.
Orta vadede yani 2030–2045 yılları arasında, başka ülkelerle iş birliği içinde Ay’a ilk robotik iniş mümkün olabilir. Ay’ın yörüngesinde kısa süreli görevler  (mini uzay aracı parkurları oluşturma gibi) gerçekleştirilebilir.. Uzay limanı projesi  hayata geçirilebilir.
Uzun vadede yani 2050 sonrası;  Türkiye’nin içinde bulunduğu çok uluslu bir yapının Ay’da araştırma modülü kurması mümkün hale gelebilir. Tek başına üs kurmak bu tarihlerde bile çok zor ve büyük çaplı bir kaynak gerektirir..
Teknoloji geliştirmeuluslararası iş birlikleri kurmauzay hukuku altyapısı oluşturmayüksek bütçeli yatırım gibi konular eş zamanlı ilerlerse Ay’da bir Türk modülünün kurulması 2050’lerden itibaren mümkün olabilir. Ancak bu modülün bir üs değil, uluslararası üs içinde Türk katkısı şeklinde olması çok daha olasıdır. İnşallah bundan daha iyisini başarırız.
Ancak Ay’da bağımsız bir Türk üssü hayalimizi mevcut göstergelerle 2100’e kadar dahi gerçekleştirmemiz normal şartlar altında zor.
Yine de teknolojinin çok hızlı ilerlediğini hesaba katarsak ve diplomasimizin sloganlardan sıyrılıp, gerçeklerle yüzleşme noktasına ulaşma süresinin uzamayacağını umarsak bu sürenin daha erkene çekilmesini umabiliriz.
Eğer Türkiye 2040’lara kadar Ay’da bir “Türk üssü” istiyorsa, bugünden nükleer mühendislerini ve roket bilimcilerini yetiştirmeye başlaması gerekiyor. Yoksa Alper Gezeravcı’nın ardından gidecek bir “uzay turisti” daha tarihe geçiririz ki sembolik adımın ötesine geçemez!
Hayalleri yerel ve günlük politik çıkarla sınırlı ve idealizmi kaybetmiş birey ve kitleler ile, bu maceranın buraya kadar gelebilmesi bile umutları diri tutmak için yeterli..
Benim umudum hâlâ soluk alıyor. Kıyamet kopmadığı takdirde bir gün bir gezegen veya uyduda Türk Arkeologları kazı yapacaktır ve kim bilir belki içlerinden biri “geçmişte bir zamanlar bunun hayalini kuran biri vardı” diye aklından geçirecektir.
Yaşar İliksiz – yasariliksiz.com

Her Hakkı Saklıdır.